T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2021/10-599
K. 2022/1724
T. 13.12.2022
• YURT DIŞI HİZMETLERİN TESPİTİ ( Ev Kadını Olarak Yurt Dışında Geçen ve Belgelendirilen Sürelerin Borçlanılabilecek Olduğu – 3201 Sayılı Kanun’un 5. Maddesinde Yer Alan Açık Düzenleme Karşısında Borçlanılan Sürenin Hangi Tarihe Mal Edileceğinin İspatlayıcı Belgelerde Kayıtlı Bulunan Tarihler Arasındaki Son Tarihten Geriye Doğru Gidilerek Belirleneceği )
• EV KADINI OLARAK BORÇLANMA ( Hizmet Tespiti – Ev Kadını Olarak Yurt Dışında Geçen ve Belgelendirilen Sürelerin Borçlanılabilecek Olduğu/3201 Sayılı Kanun’un 5. Maddesinde Yer Alan Açık Düzenleme Karşısında Borçlanılan Sürenin Hangi Tarihe Mal Edileceğinin İspatlayıcı Belgelerde Kayıtlı Bulunan Tarihler Arasındaki Son Tarihten Geriye Doğru Gidilerek Belirleneceği )
• DİRENME KARARI ( 3201 Sayılı Kanun’un 5. Maddesinde Yer Alan Açık Düzenleme Karşısında Borçlanılan Sürenin Hangi Tarihe Mal Edileceğinin İspatlayıcı Belgelerde Kayıtlı Bulunan Tarihler Arasındaki Son Tarihten Geriye Doğru Gidilerek Belirleneceği – Aksi Yöndeki Uygulama Kapsamında Davanın Kabulüne İlişkin Verilen Direnme Kararı Usul ve Yasaya Uygun Olmadığından Özel Daire Bozma Kararına Uyulması Gerektiği )
3201-1/m.5
ÖZET : Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir. Olayda, ev kadını olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen süreler borçlanılabilecek olup, 3201 Sayılı Kanun’un 5. maddesinde yer alan açık düzenleme karşısında borçlanılan sürenin hangi tarihe mal edileceği, ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru gidilerek belirlenecektir. Bu açık yasal düzenlemenin aksi yöndeki uygulama kapsamında davanın kabulüne ilişkin verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun değildir.
Açıklanan nedenlerle, Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmadığından direnme kararı bozulmalıdır.
DAVA : 1. Taraflar arasındaki “Tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 33. İş Mahkemesi’nin davanın reddine ilişkin kararına yönelik Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek davanın kabulüne dair verilen karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
KARAR : I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 23.10.2015 tarihli borçlanma talebi üzerine davalı Kurum tarafından 26.11.2015 tarihinde gönderilen yurtdışı borçlanma tahakkuk cetvelinde yurt dışı ikamet belgesi yerine yurda giriş-çıkış kayıtlarına göre işlem yapıldığını, 06.11.2008 tarihli Yönetmeliğin 9. maddesinde ev kadınlığında geçen sürenin yurtdışı ikâmet belgesine, ikâmet belgesi bulunmadığı takdirde pasaport veya yurda giriş-çıkış kayıtlarına göre belirleneceğinin belirtildiğini, bu nedenle müvekkilinin ikâmet belgesi olduğu hâlde borçlanma tahakkuk cetvelinin yurda giriş-çıkış kayıtlarına göre düzenlenmesinin mevzuata aykırı olduğunu, 07.12.2015 tarihli dilekçeyle bu hususun düzeltilmesi yönünde yaptıkları başvurunun davalı Kurumun 14.01.2016 tarihli yazısı ile reddedildiğini ileri sürerek Kurum işleminin iptali ile ikâmet belgesine göre borçlanma tahakkuk cetvelinin 08.10.1985-13.11.1999 tarihleri arasındaki 5075 gün olarak düzeltilmesini, bağlanan aylığın yeniden hesaplanması gerektiğinin tespitini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı … ( Kurum/SGK ) vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi’nin Kararı:
6. Ankara 33. İş Mahkemesi’nin 17.07.2017 tarihli ve 2016/1287 E., 2017/376 K. sayılı kararı ile; davacının 23.10.2015 tarihinde, 10.08.1985 tarihinden başlamak üzere 5075 gün borçlanma talebinde bulunduğu, Kurum tarafından 08.10.1985-19.07.1995, 06.09.1995-16.07.1996, 10.09.1997-11.08.1998, 01.04.1999-10.01.2001 tarihleri arasındaki süreye ilişkin borçlanma tahakkuk cetveli düzenlendiği, davacının borçlanma bedelini ödemesi üzerine aylık bağlandığı, mükteza tablosunun tetkikinde tahakkuk cetveline göre primlerin mal edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi’nin Kararı:
7. Ankara 33. İş Mahkemesi’nin yukarıda belirtilen kararına karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf yoluna başvurulmuştur.
8. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 07.02.2018 tarihli ve 2017/2234 E., 2018/195 K. sayılı kararı ile; Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 9/2. maddesine göre ev kadını olarak geçen sürelerin, yurtdışında oturulduğuna dair alınacak ikâmet belgesinin onaylanmış tercümesi, ikâmet belgesi düzenlenemiyorsa yurtdışı giriş çıkış kayıtlarını içeren pasaport fotokopisi ya da emniyet müdürlüklerinden temin edilecek yurda giriş-çıkış çizelgesi ile belgelendirilmesi gerektiği, davacı tarafından sunulan ikâmet belgesine göre davacının 08.10.1985 tarihinden itibaren Almanya’da ikâmet ettiği anlaşıldığından davalı Kurumun yurda giriş-çıkış kayıtlarına göre işlem yapmasının yerinde olmadığı, davacının borçlanma talep dilekçesinde borçlanmak istediği süreyi açıkça belirttiği, Kurum tarafından gönderilen borç tahakkuk cetveline de süresinde itiraz ettiği, bu nedenle ikâmet belgesi ve talep doğrultusunda karar verilmesi gerektiği belirtilerek ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne davacının 3201 Sayılı Kanun’a göre borçlanma yaptığı 5075 günlük sürenin 08.10.1985-13.11.1999 dönemlerine mal edilmesi ve davacıya bağlanan aylığın başlangıçtan itibaren bu intibak sürelerine göre yeniden hesaplanması gerektiğinin tespitine karar verilmiştir.
Özel Dairenin Bozma Kararı:
9. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 27.12.2018 tarihli ve 2018/2272 E., 2018/11319 K. sayılı kararı ile; “…V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkındaki 3201 Sayılı Kanun’un “Amaç ve kapsam” başlığını taşıyan 1’inci maddesinde; 18 yaşını doldurmuş Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen sürelerin, Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri hâlinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirileceğini hüküm altına almıştır.
3201 Sayılı Yasanın, 17/04/2008 tarih ve 5754 Sayılı Kanun’un 79. maddesiyle değişik “ Süre tespiti ve sigortalılığın başlangıcı” başlıklı 5.Maddesi ise “Yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır.
Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir…” hükmünü içermekte olup; yasanın anılan açık hükmü karşısında, 3201 Sayılı Kanun kapsamında yapılan yurtdışı hizmet borçlanmalarında esas alınan yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin, yasanın 5.madde hükmü uyarınca, ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere belirlenmesi gerekecektir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar ve benimsenen ilkeler kapsamında, uyuşmazlık konusu husus yeniden usulunce incelenip, yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10.Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulune dair kararı bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin 20.03.2019 tarihli ve 2019/131 E., 2019/480 K. sayılı kararı ile; Mersin Emniyet Müdürlüğünden gelen yurtdışı giriş-çıkış kayıtlarına göre davacının 17.07.1996 tarihinde giriş yaptıktan sonra çıkış yaptığı tarihin görünmediği ve 13.08.1997 tarihinde tekrar giriş, 10.09.1997 tarihinde ise çıkış yaptığı, 1996 yılında çıkış yapmadan 1997 tarihinde tekrar giriş yapmasının mümkün olmadığı, ayrıca 12.08.1998 tarihinde giriş, 09.09.1998 tarihinde çıkış yaptığı, 08.09.1999 tarihinde tekrar çıkış yaptığı, 09.09.1998 tarihinden sonra Türkiye’ye giriş yapmadan 1999 yılında çıkış yapmasının mümkün olmadığı, bu nedenle kayıtların hatalı olduğu, ikâmet belgesine göre davacının 16.06.1986 tarihinden itibaren Almanya’da ikâmet ettiği, davalı Kurumun hatalı giriş-çıkış kayıtlarına göre işlem yapmasının yerinde olmadığı, Kurum işleminin geçerli olduğunun kabul edilmesinin davacının borçlanma dışı bırakılan bu sürelerde bir daha borçlanma hakkı olmadığı anlamına geleceği ve bunun da hak kaybına sebep olacağı, davacının yurtdışında ikâmet ettiği ve belgelendirilen sürelerin kesintisiz olarak borçlandırılması ve bu suretle Kurumca çıkarılan muarazanın borçlanma hakkına ilişkin olması sebebiyle davacı tarafından yapılan ödemenin de buna göre hizmet cetveline işlenmesi ve aylığının yeniden hesaplanması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 3201 Sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca yurt dışı borçlanmalarında esas alınan sürelerin ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olarak belirlenmesinin ve yaşlılık aylığı miktarının da buna göre değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
15. İnsan, tarihin her döneminde kendisini yoksulluğa sürükleyen, geleceğini tehlikeye iten olayları bertaraf etme düşünce ve kaygısı içinde olmuştur. Tehlikeyle karşılaşan, yoksulluğa düşen bireylere asgari bir güvence sağlamak, sosyal güvenlik anlayışının hakim yönü olmak zorundadır. Bu nedenledir ki, çağa damgasını vuran sosyal devlet anlayışının işlevi hiçbir şekilde önemini yitirmeyecektir.
16. Sosyal güvenlik, sosyal devleti gerçekleştirme araçlarından sadece bir tanesidir. Halkına sosyal güvenliği sağlayan, herkesi asgari yaşam seviyesinde buluşturan, insanların geleceklerine güvenle bakmalarını teminat altına alan devlet “sosyal devlet” tanımına biraz daha yaklaşmış olacaktır.
17. Sosyal güvenlik hakkı temel bir insan hakkı olup çağdaş anayasaların tümünde bu anlayışa yer verilmiştir. Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin belirlendiği 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ( Anayasa ) 2. maddesinde; “Devletin sosyal bir hukuk devleti” olduğu hükme bağlanmış, 60. maddesinde de herkesin sosyal güvenlik hakkına sahip olduğu, Devletin bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alıp gerekli teşkilatı kuracağı öngörülmüştür.
18. 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 62. maddesi; “Devlet, yabancı ülkelerde çalışan Türk vatandaşlarının aile birliğinin, çocuklarının eğitiminin, kültürel ihtiyaçlarının ve sosyal güvenliklerinin sağlanması, anavatanla bağlarının korunması ve yurda dönüşlerinde yardımcı olunması için gereken tedbirleri alır.” hükmünü içermektedir.
19. 3201 Sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun ( 3201 Sayılı Kanun ) ile Türk vatandaşlarının yurt dışında geçen sürelerinin sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilmesi için borçlanma ve buna bağlı olarak yaşlılık sigortasından yararlanma hakkı verilmiş ve bu kişilerin yurt dışındaki ülke sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sosyal güvenliklerine gerek kalmaksızın Türkiye’de sosyal güvenceye kavuşmalarına imkân tanınmıştır.
20. Hizmet borçlanması, sosyal güvenlik hakkı elde edilmesinde istisnai bir yöntem olarak; primi ödenmediği için hizmet süresinden sayılmayan bazı sürelerin primlerinin borçlanılıp ödenmesi koşuluyla yaşlılık aylığına esas sigortalılık süresi ve prim gün sayısından sayılmasını sağlayan bir yapıyı ifade etmektedir.
21. Sosyal güvenliğin dinamik yapısı, amaç ve kapsamındaki genişleme eğilimi, sosyal risklerin artan etkisi dikkate alındığında yasalarda yer alan ve sosyal güvenliğin çatısını oluşturan bu gibi kavramların sınırlarının belirlenmesinde her zamankinden daha fazla zorunluluk bulunmaktadır.
22. 3201 Sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un “Amaç ve kapsam” başlıklı 17.04.2008 tarihli 5754 Sayılı Kanun ile değişik 1. maddesinde; “Türk vatandaşlarının yurt dışında 18 yaşını doldurduktan sonra, Türk vatandaşı iken geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri halinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir.” düzenlemesi bulunmakta iken 10.09.2014 tarihli 6552 Sayılı Kanun ile değişik son hâlinde; “Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin on sekiz yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri hâlinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir.” hükmüne yer verilmiştir.
23. Başvuru sahibinin borçlanabileceği sürenin tespitine yönelik 3201 Sayılı Kanun’un 17.04.2008 tarih ve 5754 Sayılı Kanun ile değişik 5. maddesindeki;
“Yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin tespitinde, bunu belirten ve istek sahibinin ibraz edeceği ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere gün sayıları esas alınır, bu tespitte 1 yıl 360 gün, 1 ay 30 gün hesaplanır.
Sosyal güvenlik kanunlarına tabi hizmetleri olanların, borçlandıkları gün sayısı, prim ödeme gün sayıları ile ilgili hizmetlerine katılır. Sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler borçlanılmış ise, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülür.
Sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi hizmeti bulunmayan istek sahiplerinin sigortalılıklarının başlangıç tarihi, borçlarını tamamen ödedikleri tarihten borçlanılan gün sayısı kadar geriye götürülen tarihtir…” şeklindeki düzenleme ile borçlanılacak sürenin nasıl değerlendirileceği ve hangi aylara mal edileceği hükme bağlanmıştır.
24. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki; borçlanma yasalarının istisnai düzenlemeler olduğu dikkate alındığında sigortalı lehine yorum ilkesinden söz edilerek yasalarda açıkça belirtilen tanımların dışına çıkılmasına imkân bulunmamaktadır. Bu nedenle yurt dışı hizmet borçlanmasının değerlendirilmesinde yasanın amacından hareket etmek gerekir.
25. 3201 Sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un 5. maddesi uyarınca yurt dışı hizmet borçlanmalarında esas alınan yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru olmak üzere belirlenecektir.
26. 3201 Sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun’un 1. maddesi gereği borçlanılması mümkün olan sigortalılık, işsizlik ve ev kadınlığı sürelerinin belgelendirilmesi gerekir. Belgelendirme mecburiyeti ilke olarak borçlanma başvurusunu yapan kişinin yükümlülüğündedir. Borçlanma istemine esas alınabilecek nitelikteki süreye uygun belge sunulmadığı takdirde borçlanma mümkün olmayacaktır.
27. Öte yandan 06.11.2008 tarihli ve 27046 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 9. maddesinin 2. fıkrasında yurt dışında ev kadını olarak geçen sürelerin ikâmet belgesinin onaylanmış tercümesi temin edilemediği takdirde yurtdışı giriş çıkış kayıtlarını içeren pasaport fotokopisi ya da emniyet müdürlüklerinden alacakları yurda giriş-çıkış çizelgesi ile belgelendirileceği belirtilmiş, aynı madde 06.11.2020 tarihli ve 31296 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yurtdışında Geçen Sürelerin Borçlandırılması ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik ile değiştirilmiş ve ilgili kısmı “.. ( 2 ) Yurt dışında ev kadını olarak geçen sürelerin borçlanılabilmesi için başvuru sahibince fotoğraf, künye bilgileri ve yurda giriş-çıkış tarihlerinin kayıtlı olduğu pasaport sayfa fotokopileri veya emniyet müdürlüklerinden alınacak yurda giriş-çıkış tarihlerini gösterir çizelge ile birlikte;
a- ) İkamet edilen ülke mercilerinden alınacak ikamet belgesinin aslı ile birlikte Türkiye’de yeminli tercüme bürolarınca ya da yurt dışında bulunan Türk temsilciliklerince akredite edilmiş tercümanlarca yapılmış ve ilgili temsilcilikçe onaylanmış tercümesinden,
b- ) Türk büyükelçilikleri, başkonsoloslukları, çalışma ve sosyal güvenlik müşavirlikleri veya ataşelikleri gibi temsilciliklerce düzenlenen ikamet belgesinden,
durumuna uygun olan belgenin Kuruma ibraz edilmesi gerekmektedir.” şeklinde son hâlini almıştır.
28. Bu durumda borçlanmaya karşılık gelen sigortalılık süresinin hangi tarihlere mal edileceği 3201 Sayılı Kanun’un 5. maddesi kapsamında değerlendirilerek yurt dışındaki sigortalılık sürelerinin ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru hesaplanması ile sonuca ulaşılması gerekmektedir.
29. Somut olayda 16.08.1965 doğum tarihli olup 03.08.2015-07.08.2015 tarihleri arasında 5510 Sayılı Kanun’un 4/1-a maddesine tabi hizmeti bulunan davacının 23.10.2015 tarihli borçlanma dilekçesi ile 10.08.1985 tarihinden başlamak üzere 5075 gün çalışılan, boşta geçen ve ev kadınlığı sürelerini borçlanma talebinde bulunması üzerine davalı Kurumca 5075 gün üzerinden tahakkuk ettirilen borçlanma bedelini ödediği, Kurum tarafından borçlanılan sürenin 08.10.1985-19.07.1995, 06.09.1995-16.07.1996, 10.09.1997-11.08.1998 ve 01.04.1999-10.10.2001 tarihleri arasına mal edildiği, 21.12.2015 tarihli tahsis talebine istinaden 01.01.2016 tarihinden itibaren yaşlılık aylığı bağlandığı, emniyet giriş-çıkış kayıtları çizelgesi yerine ikâmet belgesi esas alınarak borçlanma tahakkuk cetvelinin yeniden düzenlenmesine yönelik başvurusu davalı Kurumca ikâmet belgesi ile örtüşen pasaporttaki yurda giriş-çıkış tarihlerini belirlemek için pasaport aslının talep edildiği aksi hâlde tahakkuk cetvelinin tebliğ edildiği şekilde değerlendirileceğinin bildirilerek yanıtlandığı anlaşılmaktadır.
30. Şu hâlde yukarıda değinilen mevzuat hükümleri ile yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; ev kadını olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen süreler borçlanılabilecek olup, 3201 Sayılı Kanun’un 5. maddesinde yer alan açık düzenleme karşısında borçlanılan sürenin hangi tarihe mal edileceği, ispatlayıcı belgelerde kayıtlı bulunan tarihler arasındaki son tarihten geriye doğru gidilerek belirlenecektir. Bu açık yasal düzenlemenin aksi yöndeki uygulama kapsamında davanın kabulüne ilişkin verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun değildir.
31. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 27.01.2022 tarihli ve 2019/ ( 21 )10-146 E., 2022/67 K., 16.09.2021 tarihli ve 2018/ ( 21 )10-1017 E., 2021/1014 K., 22.06.2021 tarihli ve 2018/10 ( 21 )-1040 E., 2021/811 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
32. Hâl böyle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
33. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
34. Öte yandan Bölge Adliye Mahkemesince direnme karar gerekçesinde davacının ikâmet başlangıcının “16.06.1986” şeklinde yazılmasının maddi hata olduğu anlaşıldığından işaret edilmekle yetinilmiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/2. maddesi gereği dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine 13.11.2022 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.